türknet taahhütsüz kotasız 85 tl 35 mbit. düşünürsen kod verebilirim 1 ay bedava kullanabilirsin

binada varsa kablonet yanına da kablo tv. ikisine 55 TL ödüyorum.

Altyapı varsa Kablonet'ten şaşma.

Zor bulunan paylaşılmayan filmler varsa kötü olmuş. Gişe filmleriyse gerek yok. Torrentten daha iyisini daha hızlı indirebiliyoruz artık.

Büyük bir kısmı kolay bulunan filmlerdi.

Zor bulunan paylaşılmayan filmler, muhtemelen yüzde 2'e geçmezdi.

Küçük çaplı bir film arşivim vardı ki hepsi her zaman her yerde bulabileceğim filmleri. Ben de sildim geçen hepsini. Açıp açıp tekrar izlediğim filmlerin sayısı beşi geçmezdi. Onları bile yedeklemedim. İyi yapmışsınız bence :) fiziki olarak elinizde bulunsa bu filmler belki içiniz giderdi, kıyamazdınız ama dijital ortamda çok gerek yok bence. Bağımsız, sanat filmlerini her zaman bulamıyoruz onlar hariç tabi.

Abim lise yıllarını cd'de dizi ve film yazdırarak geçirdi nero'da. Şuan hepsi çöp oldu, muhtemelen atmıştır hepsini. İyi yapmışsınız hiç gerek yok.

lise yıllarımı cd'de dizi ve film yazdırarak geçirdim nero'da. harçlıkları biriktirip her ay 1 ya da 2 tane 50'lik boş cd paketlerinden alırdım. cd çantaları alırdım özenle dizerdim. şu an hepsi çöp. çoktan attım hepsini gitti.

bir filmi insan kaç kere izleyebilir ki. hayat kısa. kaldı ki çoğunu bir kere bile izleyemedim. o izlemediklerimden birini şu an izlemek istesem internetten daha iyi kalitede izleyebilirim zaten.

nerocuların gözü yaşlı :,( benim babamın vcd -evet vcd- ve dvd film arşivi vardı ANNEM BAVULLARA KOYDURUP KOYDURUP ÇÖPE ATTIRDI. gerçi çoğu youtube'da bile bulunuyor artık -babam eski türk filmlerinin hastasıdır da-

ha, benim de böyle filmlerim var, geçende çoğunu sildim, hakikaten de zor bulunan, bir kısmı b sınıfı olan filmler var, sırf oyuncusunun/yönetmeninin hatrına indirmişim de -altyazısı bile yok.. yani türkçe'yi geçtim, ingilizce bile yok- onlar duruyor sadece. festival filmleri var -gerçi onları bile artık malum sitelerde, mubi'de -gösterimde olduğu sürece-, netflix'de felan bulabiliyorsun, torrent'i geçtim- ne bileyim eski animeler var -onlar da türk anime'de falan var- o yüzden çoğu silinesi... de işte silsem gönlüm razı değil XD

Abi sil gitsin. Çoğu çamur gibi oluyor zaten.

soru ne?

vod platformları artıyor, o yüzden kolay bulunamayan filmler de yakında kolay erişilebilir hale gelicek diye düşünüyorum. mubi ve criterion channel ilgi görüyor bence, git gide kütüphaneleri genişleyecek, hatta başka platformlar da kurulacaktır diye düşünüyorum. amazon da bu tarz bir hamle yapabilir deniyor hatta. o yüzden çok sıkıntı yapma.

imza: 2tb arşivi piç olduktan sonra arşivciliği bırakmış bir dost.

geçmiş olsun zor bir karar. benim de 1 yıla benzer durumum olacak gibi. harddisk doluyor çünkü.
bazen kurtulmak gerekiyo böyle.zaten internetten hepsini bulabiliyoruz artık

evet.

Beni de yaktılar birkaç sefer hem de. Hatta sonuncuda kadına işlem öncesinde konuşurken "acı eşiğim yüksek o nedenle çok canım yanmıyor işlemden sonra yandığımı farkettiğim oldu" dedim (çünkü gerçekten acıyı farketmediğimden dolayı bunlar yüksek seviye çalıştırıp beni 1-2 sefer minör düzeyde yakmışlardı) , sonra işleme devam ederken yanmaya başlayınca "canım yanıyor" dedim ve durmadığı yetmez gibi "ay hani yüksekti" diye güldü. 1 hafta sonra yanıklar oluştuğunda aradım söyledim "ben normalden üst seviyede çalıştırmıştım ondandır" dedi. Özel hastanede yaptırdım bu arada bunu.


Neyse özetle, eline her aleti alan kendini epilasyon uzmanı sanıyor. Cilt ten analizi yapılması lazım. Ona göre ayarlanması lazım. Biraz çabuk sonuç versin diye dalmalarından biraz da cehaletlerinden oluyor bu sonuç.

ben de kulaklarım için yaptırmayı düşünüyordum ama bunu okuyunca korktum.

Yüksek atış yaparlarsa yanık olasılığı var tabi, keko gibi hemen bitsin diye benim acı eşiğim yüksek canım acımaz dersen yakarlar. Hele de bilmeyen birine denk gelirsen kalıcı hasar bile bırakırlar. Burda önemli olan orta seviye ile uzun ve düzenli seanslarda gitmek. Yoksa öyle 3 seans gideyim yüksek derecede atarlar hemen bitsin diye bi dünya yok. Sarışınım, 4 yıldır düzenli gidiyorum. Bitmeye yakın ama bitmedi. Yani uzun bir süreç. Maddi olarak hazır değilseniz boşuna başlamayın çünkü ara verince tüm eski işlemlerin etkisi zamanla geçiyor.

Evet böyle bir risk var, benim de bacağımda meydana geldi ilk atışta normalden farklı oldugunu fark edip durdurdum ve zaten orası yandı. hala da izi duruyor. çok çok çok emin oldugunuz bir yere iyi araştırarak gidin.

Bizzat yandım. Hafif iz var. Üstelik yıllarcaa gittiğim yerdi. Makinenin bakım noksanından oldu sanıyorum ki

telefon rehberini icloud'da tutmuyor muydunuz? yedek varsa bir şekilde hallolur dert etmeyin.

icloudu kullanan uygulamalarda kısıler takvımler notlar mesajlar saglık vb hepsı yedeklenıyordu.

Apple destek ile konuşabilirsin ama bence hayata yeni bir başlangıç için güzel bir fırsat. Hiç peşine düşmezdim.

böyle uygulamalar kullanmamanı tavsiye ederim.
numaraları da gmail'e senkronize edersen iyi olur.
ben icloud'a da çok güvenmiyorum.

eksiduyu.ru

Ben bunu sormuyorum. Alırken kargo ücreti ödedim onu iade etmezler. İade ederken de kargo ücretini benim ödememi istiyorlar. Buna hakları var mı?

Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği'nde şöyle bir hüküm buldum:

MADDE 12 – (1) Satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin cayma hakkını kullandığına ilişkin bildirimin kendisine ulaştığı tarihten itibaren on dört gün içinde, varsa malın tüketiciye teslim masrafları da dahil olmak üzere tahsil edilen tüm ödemeleri iade etmekle yükümlüdür.

(2) Satıcı veya sağlayıcı, birinci fıkrada belirtilen tüm geri ödemeleri, tüketicinin satın alırken kullandığı ödeme aracına uygun bir şekilde ve tüketiciye herhangi bir masraf veya yükümlülük getirmeden tek seferde yapmak zorundadır.

(3) Cayma hakkının kullanımında, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında, satıcının iade için belirttiği taşıyıcı aracılığıyla malın geri gönderilmesi halinde, tüketici iadeye ilişkin masraflardan sorumlu tutulamaz. Satıcının ön bilgilendirmede iade için herhangi bir taşıyıcıyı belirtmediği durumda ise, tüketiciden iade masrafına ilişkin herhangi bir bedel talep edilemez. İade için ön bilgilendirmede belirtilen taşıyıcının, tüketicinin bulunduğu yerde şubesinin olmaması durumunda satıcı, ilave hiçbir masraf talep etmeksizin iade edilmek istenen malın tüketiciden alınmasını sağlamakla yükümlüdür.

karadeniz'de sınırlar belli, antlaşma var. o yüzden hak iddia edecek bir şey yok.
sınırları görmek için: www.marineregions.org

rusya nasıl olmuş da bu kadar az yere razı olmuş :)

az değil aslında fifti fifti. eğer çok istisnai bir durum yoksa deniz paylaşım alanları ortadan ikiye bölünür normalde, karadenizde de öyle. (tabi iki kıyının birbirinden kaç mil uzakta olduğu gibi her bir deniz alanı için paylaşım sınırlarını belirleyen limitler var, o detaylara girmiyorum)
bir de bu harita güncel değil, daha doğrusu geçerliliği hakkında tartışmalar var. Rusya, Kırımı ilhak ettiğinden beri,normalde ukrayna'ya ait olan deniz alanlarının da kırıma kıyısı olan yerlerini almış oldu, yani payını zorla büyüttü. Ama ABD, NATO, AB, Ukrayna bu ilhakı tanımadıkları için bu haritadaki paylaşımın hala geçerli olduğunu iddia ediyorlar.
her halükarda bulunduğu yer itibariyle rusya'yı ilgilendiren bir durum yok. bizim deniz yetki alanlarımız içinde kalıyor ama romanya, bulgaristan ve ukrayna ile komşu bir alanda. her hangi bir itiraz hakları yoksa da hık mık ederse bir tek onlar eder.

aslında rezerv büyüklüğü de o kadar matah bir rakam değil, haberleri izlemedim ne kadar derinlikte, çıkarılması ekonomik mi, asıl tartışılması gereken şeyler onlar. her yıl petrol ve doğal gaz buluruz zaten bir yerlerde, bu da millete gaz vermek için bulunmuş bir gaza benziyor.

Edemezler .
Denge siyaseti bitti artık .
Ukrayna'yı da Rusya tehlikesine karşı biz destekliyoruz zaten .

hobi ve kıyafet olayı her zaman uyuşmayabiliyor. normalde böyle şeyler giyen birisi mi önce onu bir düşün derim.

mesela ben friends seviyorum ama friends tişörtü saçma gelebiliyor. ya da nba seviyorum kaan kural'ın giydiği tarzda tişörtler giymem asla.

bence tişört bayağı kötü, kusura bakmayın. öğretmenmiş madem güzel bir kalem alabilirsiniz belki.

t-shirt çok kötü. böyle şakalı tshirt olayı da kalmadı artık.

tişört gerçekten çok kötü. kaft'ta hoş tasarım tişörtler var. onun hobisine uygun bir şey alabilirsin.

o kalitede abimiz / ablamız yazılı tshirt giymez bence. non figüratif bi tshirt daha iyi olur. fikrimce :-)

Herkese çok teşekkür ediyorum beni bu hatadan kurtardiginiz için :D peki şu nasıl

www.amazon.com

yeni tişörte de 4/10 diyorum.

www.amazon.com.tr

şöyle bir kitap düşünseniz? eski şeylere meraklıysa falan ilgisini çekebilir belki.

karasuları konusunda kurallar çok net. bu konuda biz haklıyız diye düşünüyorum.
münhasır ekonomik bölge konusunu açmamışsınız. o konuyu anlamadım. tartışma daha çok o yönde galiba.

Bu tür konularda kimin haklı olduğunun, hukuk kurallarının ne dediğinin zerre önemi yok, bunlar kılıf olur sadece. Ekonomik, politik, askeri gücü yeten istediğini alır. O yüzden hukuk kısmına kafa yormaya gerek yok.

münhasır ekonomik bölge konusunda iki tarafın farklı tezleri var. yunanistan diyor ki benim ege'de ve akdeniz'de üzerinde nüfus bulunan her adam için münhasır ekonomik bölge ilan etme hakkım var. türkiye ise adaların münhasır ekonomik bölgesi olamayacağını olsa bile çok küçük olması gerektiğini çünkü bu durumda hakkaniyetli bir sonuç olmayacağını ileri sürüyor. her iki tarafın da kendi lehine kullanabileceği dünyadan örnekler ve yargı kararları var.
yunanistan'ın ileri sürdüğü münhasır ekonomik bölge haritası şu: (mısır tarafında geçen yapılan mısır-yunanistan antlaşması ile değişiklik oldu).
greekcitytimes.com
sanırım bu haritaya bakan çoğu türk vatandaşı kendisine haksızlık yapılacağını hissedecektir. çünkü münhasır ekonomik bölge= milli gelir. sonuçları sadece şimdiki nesli değil gelecek nesilleri de etkileyecek bir şey.

kıbrıs'taki harita ise şu:
geopoliticalfutures.com
ben geçenlerde kıbrıs'ın güneyinde kktc'nin neden münhasır ekonomik bölge iddia ettiğini anlamamıştım ama şimdi şöyle değerlendiriyorum: ada çevresinde türk nüfusunun da hakkı var. dolayısıyla adanın güneyinde ve kuzeyinde olması fark etmeksizin kıbrıs türkleri'nin bölgede "hak iddia etme hakkı var."

dediğim gibi bunların hepsi bir nevi toprak mücadelesi. güçlü olan, arkasına desteği alacak olan kazanacak.

Türkiye'nin tezleri sonuna kadar doğru.

Türkiye'ye 2 km, yunanistan'a 580 km uzaklıktaki 10 km2 yüzeyi olan, bir ada için (Meis) 40.000 km2 alan istiyor Yunanistan. Normalde ada devleti değilseniz, adaların kıta sahanlığı çok düşük oluyor. Meis zaten, Türkiye ana karasına çok yakın olduğu için, kıta sahanlığı yok.

İtalya ile anlaşma yaptılar. Yunanistan böyle abuk isteklerde bulunmadı. Esas dayanakları Seville haritası. Bunu da tek başlarına istediklerini düşünmek biraz abes, AB arkadan bastırıyor. Almanya ve Fransa var karşımızda. Ancak iş savaşa dönerse, hiç biri kalmaz. Olan Yunanistan'a olur...

Hak, hukuk vs. bunlar çok gerilerde kaldı. Güçlü olan alacak istediğini...


.

Pilotlar arasındaki kavga mi?

bu olabilir belki

twitter.com

aynen kitap fuarı kavgası :)

Varsa da bilmiyorum Malesef :(

artvin ardanuç'takinin yerini tutmaz ama yörem cağ kebap istanbul'da yediklerimin arasında açık ara en önde.

not: erzurum'un en büyük cağ kebab restoranlarından birinde yedim. çok kötüydü.
eminönü'nde de şehzade cağ kebap vardı, onu da pek sevemedim.

Söğütlüçeşme'den Bahariye'ye doğru Kadıköy İgdaş'ın arkasında Altın Cağ var, kebabı çok başarılıymış fakat servis elemanları pek temiz değilmiş. Ben hiç yemedim, eşim ve iş arkadaşları arada gidiyorlar, onlardan biliyorum.

çık. o para ilerde zaten enflasyon karsısında eriyip kuş gibi kalacak.

1 sene önce altın yerine dolar almıştım. Belge işlerine üşenmeseydim çıkıp onunla da dolar alırdım.

bes parasını dövize ya da fona yönlendirme var, benim 2 farklı bes var ikisinde de çekilen para otomatik olarak altına yatırılıyor.

ayrılırsan bes işine yarar mı, o paraya çökerler mi bilmem ancak beste altın fonu var. ona geçebilirsin. hatta şimdiye kadar niye geçmedin :)

Hiç anlamadığımdan. Düzenli bir işim yoktu. Bu parayı da yedek subaylık maaşından otomatik kesmişlerdi. :)

bizi zorla dahil ettiler ilk fırsatta çıktım.

www.eksiduyuru.com
ben de geçen gün bunu sordum.
ama sonra hesaplarıma göre altın fonunda kaldığımdan epey bir getirisi olduğunu gördüm.

hiç düşünmeden çık biriken parayla ilerleyen dönemde don almazsın o kadar leş bir ekonomi. gelişmiş ülkelerde bes iyidir. 2 senede yüzde 50 deger kaybeden parayla bes olmaz.

Getiriler fonlara göre oluyor, fon değişikliği ile altın seçebilirsimiz.

Beyaz olan daha guzel gorunuyor. Siyah toz goosterir ama ofandaki diger esyalara uyumlu olani al

beyaz olan masada çalışamıyor insan masadan ışık yansıyor siyah çabuk toz gösteriyor ama silince sıkıntısı kalmıyor. siyahı tavsiye ederun.

edit bende şöyle bir şey var ve yansıyor takıntılıyım da biraz çok rahatsız oluyorum. spreyle boyadım da rahat ettim.

www.tekzen.com.tr

ne kadar çok ışık yansır ki benim şimdiki masam da beyaz. ayaklı lambayla loş bir ışıkta çalışıyorum.

beyaz zamanla leke olacak, sararacak. ufak tefek sürtme, çizikler iz bırakacak, göze batacak. Siyah alın kafanız rahat olsun.

siyaha ısınamadıysanız farklı renkleri değerlendirin:
www.ikea.com.tr
beyazdan yeğdir.

Açık ahşap rengi olanını kullanıyorum ben. Hem toz göstermiyor hem de beyaz kadar kir tutmuyor.

beyaz her şeye daha uyumludur. ama ayrı çalışma odan vs varsa ahşap çok daha hoş duruyor.

Bes altın fonu alsaydınız, altın kadar getiri elde ederdiniz. Altın getirisi elde etmek için bes’ten çıkmanıza gerek yok

yatırımınızın hangi fonda değerlendiği çok önemli

altın fonundayım zaten.

Vakti gelince bese de çökülecek. Kıdem tazminatına çökenlerin, bese çokmyeceğini düşünmek saflık bence. Ben olsam çıkardım.

@sorularim
evet işin o kısmı da var.
aslında altın fonunda olduğum için yatırdığım paradan daha çok getirisi olmuş.
şimdi kontrol ettiğimde kazançlıyım epey.
ancak devletin ne yapacağı belli olmaz.

Evet altina gore daha az getirili
Evet, devlet ilerde bi bahane ile çokebilir, benzer örnekler var

Fakat aynu durumda olan ben çikmadim, minimum tutar ne ise onu yatiriyorum,100 tl sanirim
Hangi fondayim onu bile bilmiyorum cunku her ay otomatik cekilen , yatirimi cesitlendirmek icin yaptigim bi olay
Kurumsal firma tesvik etmese zaten girmezdim o ayri

bes'de kalmak mantıksızlıktan öte salaklıktır.
aaa neden salaklık canım diyorsanız, siz kalmaya devam edin.

neden salaklıktır diyorum evet.
bir görüşünüz varsa bunun sebebi de vardır.
açıklarsanız anlarız. yoksa o salaklıktır, bu aptallıktır diyerek cevap verilmez.

Tek ekonomi bilgisi ekşi sözlük ve özgür Demirtaş olan tiplerin salaklık demesi normal. Herhangi bir aracıdan fon almakla bes sisteminde olmanın farkı yok. Devlet bes e çökecek diyorsanız o zaman cebinizdeki paraya da çöker, malınıza da el koyar. Fantastik fikirler bunlar.

Çıkmak yerine fon seçiminde daha aktif olun.

Benim BES birikimim 22 bin, fon getirisi 29 bin. Böyle bakıldığında borsada fonda paramı değerlendiriyorum gibi. Yani kalmak daha mantıklı gibi.

Oyle bir gereklilik mi var? Birbirinden farklı seyler.

Konu çünkü tazminat alıp ayrılmak.
Bu durumda kendin istifa edersen tazminat alamıyorsun.

siz dilekçe vereceksiniz mobbinge ugradım ilgili kişiye ceza verin diye kuruma. O adama ceza verirse devam. Bişey olmazsa istifa edip dava. işçi lehinde karar çıkması daha muhtemel

kurum dediğimiz zaten patron şirketi. Patronu patrona mı şikayet edeceğiz?

Mobbing kanıtları var ise noter ile ihtar çekip sözleşmenizi tek taraflı fesih edebilirsiniz. Sonrasında tazminat için ayrıca dava da açılabilir. Hali hazırda çalışıyorken dava açıp sonucu beklemeniz uzun sürebilir. Daha iyi bir yol var mı avukatlar bilir ama ben çalışırken bu şekilde istifa etmiştim.

Sözleşmesi yoksa?

Sözleşme yoksa istifa nasıl oluyor ?

Sözleşmesi olmayanlar istifa edemiyor mu? Bu nasıl soru...

pardon sözleşme yok deyince ben bir an kaçak diye düşündüm..

Vatan.ayrıca internet sitesinde bazen çok avantajlı indirimleri oluyor akşamın geç saatlerinde.

vatan ta ta ta tan

amazon'a da bir bak yine. (satıcı amazonsa)

Bunların arasından Vatan. Telefon da aldım, pc oem ürünü de. Garantilik iş olduğunda onlar servisine göndermişti ama halletmiştik. Şu an nasıllar bilmiyorum.

Ben de Vatan diyorum. Bu pazarda ayakta kalan nadir yerli zincirlerden biri.

vatan ürün arızalandığında çok tantana yapıyor. mediamarkt çok çakal 2500tl lik mal alıyorsun kargo koyuyor. teknosayı seçerdim.

mediamarkt
diğerlerine güvenmiyorum.

Amazon'dan aldım. Satıcı kendisiydi. Sıkıntısız ulaştı elime telefon. Fakat amazonda faturalara imei numarası eklemiyor bilginiz olsun. Garantilik bir durum olursa nasıl olacak bilemiyorum o sebeple.

saçmalıyorsun.

Kayseri de çok sevilir. Herkes kızını, soyadı "oglu" ile biten birine vermek ister.
Bence hiç bir sıkıntı yok. Her şeye bu kadar anlam yüklemek de ne bileyim ...

Elbette tercih senin ama bence de saçmalıyorsun.

Saçmalıyorsun +1

Bunlara fazla takılmamak lazım bence.

saçmalamıyorsun, sorun burada soyun şimdiye kadar erkek üzerinden tanımlanması ve sürmesi, bunun da toplum düşünce yapısında bir izdüşümü var haliyle, boşuna değil, önceden böyle gelmiş fakat düşünceler değiştikçe bu da değişebilir, insanlar dilediği soyadını almak isteyebilir, memnun olmadıkları soyadlarını değiştirebilir

birileri bir şeylerden rahatsız oluyor tartışmaya açıyor zaman alsa da değişim böyle gerçekleşiyor

Tolkien +1

Oglu ile biten soyadları genellikle Karadenizliler'de goruluyor sanırım. Bir tur soy övünmesi var. Hiç hoslanmadigim bir sey.

Birçoğu mafya

düşünceniz makul değil.
--

oğlu ile biten soyadılarının genelde kalabalık ve varlıklı aileler olduğunu düşünüyorum. bende öyle bir izlenim oluşturuyor.

Mafyatik takılmaları ve zengin olmaları da Karadenizlilikten ve müteahhitlikten geliyor.

Vaktiyle Istanbul'a hazine arazisine gecekonduyu dikip gün gelince müteahhit oluyorsunuz.

Aileniz, köyünüzdeki komşunuz, akrabalarınız vs. devlette geniş şekilde kadrolaşınca otomatikman elinizdeki çekiçle her gördüğünüzü çivi sanıyorsunuz.

The cat in the hat +1 demeye geldim. Turkiye'deki kadınların sorunlarına bakınca bu soylediginiz gerçekten aşırı ufak bir şey; sorun bile değil.

soyadı olayını saçma bulmuyorum. patrilineal olması saçma. bence matrilineal aile seçeneği olmalı. bir noktada kendime bir soyadı seçip bunu çocuklarıma kendim aktarabilmeliyim. iki insan evlendiğinde isteyen diğerinin soyadını alır ya da hiç almaz, tercihe bağlı. eşcinsel evlilikler konusu da var üstelik ülkemizde geçerli olmasa da. biraz karmaşık bir mevzu.

dedem karadenizli evet. daha çok orada görüldüğünü bilmiyordum. dedem ailesiyle ilişkisini kesmiş bir insan, ben de hiç karadeniz'e gitmedim. varlıklı değiller bildiğim kadarıyla.

* elbette ufak bir sorun bu. ufak olduğu için duyuru'da başlık açtım. en büyük derdim bu değil, merak etmeyin. ama tamamen çöpe atılacak bir mevzu olduğunu da düşünmüyorum.

Bi erkek olarak ben de cinsiyetçi buluyor ve pek hoşlanmıyorum.

Zaten cumhuriyet ilk kurulduğunda bildiğim kadarıyla xoğlu diye soyad almak yasaktı. Bu tarz ünvanlar toplumda adaletsizlik yaratır diye. Hatta bizim soyadımız karadenizde meşhur bir sülale, ama mesela bi kısmı oğlu ile bitmeyen ve kısaltılmiş haliyken, yasa değiştikten sonra tekrar eski halini alıp o şekilde kullanan bi kısım insan da var. Ben oğlu ile olmadığı için mutluyum mesela.

Soyad mantığı hadi bi şekilde lazım ama bunun da cinsiyetçi olmayan bi orta yolunun bulunması taraftarıyım. Kadınların evlenince zorunlu olarak erkeğin soyadını alması ve çocugun soyadını babasından alması da mantıksız geliyor.

Şahsen ben -oğlu ile biten soyadları ciniyetçilikten bağımsız da sevmiyorum. Gereksiz bir uzatma geliyor. Fonetik olarak da kötü

Ayrıca soruyu soran arkadaşın hayattaki tek derdi bu değildir muhtemelen ama başka dertleri var diye bunu kafaya takmamalı diye bi durum yok :)

benimkide oğlu diye bitiyor ama ben çok seviyorum
canım soyadım :)

Sacmaliyorsun.

Saçma olan ne var bu kadar. İnsanlar kendi isimlerini değiştirebilir aynı dinimiz kısmında islam yazması gibi. Ben takmıyorum zaman geçtikçe umursamadım bunları ama hoş olmadığı bir gerçek.

Ermeniler mi acaba diye düşünürüm.

Kömürciyan

bu türkiye'ye özgü bir olay değil. diğer dillerde de var. mesela isveç'te ....son diye biter soyisimler.
rahatsız olup değiştirilecek bir durum yok bence. oğul, evlat, soy demek.

Sorununu dogru tespet edememissin bence. Baba tarafi gibi anne tarafin da -oglu ile biten bir soyadina sahip olsaydi ayni cozum onerisini sunacagindan supheliyim. Ya da -oglu ile bitmeyen fakat yine de kendini ait hissetmedigin bir soyadin olabilirdi. Demek ki sorun ataerkillik degil soyadini degistirememenmis. Ama aslinda degistirebilirsin. Fakat resmen degistiremiyorsun.

Ya mafyalar falan konu nerelere gitmiş.dünyanın her yerinde olan bir durum bu,bizdeki oluşumları genelde lakaplardan geliyor.bilmemne köyünden bilmemne oğulları gibi.soyadı kanununda gezen memurlar önce buna müsade etmemişler ama bizimki gibi örneklerde 3 büyükdede 3 farklı soyadı almış,bunların ikisi sonra bambaşka bir soyadında buluşmuş ,bir tanesi alın atınızı diyerek aile lakabını oğlu ekleyerek tescil ettirmiş.
Bunun olmadığı bir yöre yok,işin ilginci kadınlar bu soyadlarını daha fazla önemsiyorlar.bir tanıdığım hem kendi oğullu soyadını hemde aslında akrabaları olan başka oğullu soyadını kocasında dolayı ben hem oyum hem buyum şeklinde kullanıyor.kadınlarda güce tapma durumu sanki daha fazla gibi.zamanında her gün yüzlerce telefon aboneliği açmış birisi olarak genel izlenimim bu.birde çok komik örnekleri var rastladığım.haşlamaoğlu vardı çok gülmüştüm birde kıpkırmızı bir adamdı.
Balkanlarda,ruslarda falan aynı durum ov,ev şeklinde kadınlarda bu eke a ekleniyor ova,eva gibi.kuzeye çıktıkça son’lar gelmeye başlıyor,düşüncenize en yatkını izlanda da mevcut x in kızı şeklinde orada,ahmetdottir gibi,yine baba adı ama en azından babasının kızı şeklinde,Ben buna ilk kez rastladiğimda çok şaşırmıştım.

sizi rahatlatacaksa eğer eski türkçede oğul, cinsiyet fark etmeksizin evlat demek.
bu tarz soyadlarının bende bıraktığı etki ise köklü,eski ve bazıları söyleniş olarak çok havalı geliyor kulağa. etrafta binlerce saçma sapan soyadı varken bence şükredin.

Igrenc buluyorum. Allaha esimin soyadi boyle olmasin diye cok dua etmistim ve malesef basima geldi. Köyluluk alert :/

gerçekten şu insanların ne dertleri var.

İskoç dilinde de "Mc" oğlu anlamına geliyor ama hiçbir iskoç kadın "ay bu patriarşiyi çağrıştırıyor" diye bu son ismi kullanmamazlık etmiyor.

-oğlu ile biten soyadları hep beğensem de hiç bu açıdan bakmamıştım ve sana hak verdim. Ayrıca @r evolution da ben de farklı bir bakış açısı oluşturdu. Teşekkür ediyorum öncelikle.

Çoğunluğun saçma bulması ise şaşırtmadı. Toplumsal cinsiyet algıları dillerimize de yansımış pek tabii. Doğru olmayan bir şeyin yaygın olması ve bize artık normal geliyor olması o şeyi masum yapmıyor bence. Belki -oğlu ile biten soyadların kimseye bir zararı dokunmayacaktır ama bazı şeyleri değiştirmek için de temelden başlamak şart.

Saçma +1

iki oldu duyurunu görüyorum, cevap alamıyorsun.

pek kimsenin başına gelen bir sorun değil sanırım, apple'dan niye destek almıyorsun? ben bi defa destek talebinde bulunmuştum 1 dakkaya kalmadan döndüler.

sw problemi oldugu soyleyen internette cozumu yazmiyor mu?

- diagnostics yapabilirsin ama ses calisiyorsa sorun gostermeyecektir.

support.apple.com

- nvram sifirlama deneyebilirsin.

support.apple.com

en-us lari tr-tr yaparsan makaleler turkce olur.

hardware test yaptım, sonuç bu:
4MEM/61/40000000: 0x83149c98

@hem şişko, apple'dan destek için nereye başvurucağım?
iş bilgisayarı bu. garantisi yoktur büyük ihtimalle.

Evet. Düz Kayserili.

Burhan Kuzu’da nasıl bir Karadenizlilik sezdiniz yahu? Adam buram buram İç Anadolu kokuyor.

Cidden Karadenizlilikle alakası yok adamın. Türkiye'de sevilmeyen tüm siyasi figürleri Karadeniz'e yamamaya çalışıyolar (kii çok da yanlış değil tabi) ama bu adamda hiç öyle bi hava yok yani

karadeniz aksanı yok ki dümdüz iç anadolu ağzıyla konuşuyor.

ne bileyim hizli hizli konusuyor, incir cekirdegini de dolduran sozu yok zaten, hep laf salatasi. Hep Karadenizli diye sovuyordum ben buna:) Kayserili oldugunu duyunca sasirdim, en son Berlin'in Dogu Almanya'nin ortasinda oldugunu ogrenince sasirmistim bu kadar

sık yıkamak çözüm oluyor ama bende mesela strese bağlı yine oluyor. ama sık yıkanınca yüzde 40 ise kepek %5 e düştüğünden farkedilmiyor bile.

her gün. bazen günde 2 kere yazın. sıcaktan sabah akşam duşa girdiğim oluyor.

Ne kadar sık?

KALICI ÇÖZÜMÜ BULDUM YILLARDIR bu dertten muzdarip biri olarak.söylüyorum..

dove nin klasik sabunu var süt gibi bişi bununla kafanı yıkıyorsun 3. yıkamdan sonra kepek mepek kalmıyor.
www.hepsiburada.com

Sadece kepek problemi olmayabilir. Seboreik dermatit var bende mesela. Kepek gibi temelde ama biraz daha ileri bir cilt problemi. Arada bir burun civarında falan da böyle kızarma, pullanma vs. oluyor.

Bunu araştırın ve mümkünse bir dermatolog ile görüşün bence.

Eğer sorun buysa saç için çözüm: Head and Shoulders Clinical Strength, yüz için alternatifler mevcut. Ben m-furo kullanıyorum. Merhem.

kepek değil, @himmet dayı'nın dediği gibi seboreik dermatitmiş.

ben tek yaşarken 400 gram kıyma ve bir paket spagetti yerdim her akşam arada tavuk da yerdim tabi, yanında da soğan kızartırdım ve konserve sebzeler yerdim. ilk makarna yapıp aynı tavada soğan ve en son kıyma-köfte pişirilebilir.

tam buğday makarna ve haşlama tavuk, et

Her gün yapmak zor olmuyor mu? Ne kadar zamanınızı alıyor?

her gün değil; bir kişiyim bir kere bi kaç çeşit yapıp 3gün idare ediyorum.

ayrıca tavuklar antibiyotikli değil mi ya :/
kanserojen falan?

tavuk pilav tercih etmiyorum. sebze+kırmızı et ya da balık fırınlamak kolay oluyor.

Vücut geliştirmiyorum ama düzenli spor yapıp sağlıklı besleniyorum. Evet her gün taze yemek yapıyorum. Bulaşığı da makine yıkıyor zaten.

Ekleme: Yemek yapmak maksimum 1 2 saatlik iş.

@ruhen her gün 1 2 saat ayırmak zor değil mi? Haftalık mı yoksa?

@black mamba, neden zor olsun ki? En basitinden tavuk göğsü alıp ızgarada pişirmek yanına da salata veya yoğurtlu bir meze yapmak maksimum 40 dakika. Kendi yemeğimizi de kendimiz yapamayacaksak olmaz hocam. En temel ihtiyaçlardan biri.

her gün yapıyor musun? bana zor geliyor biraz. bulaşıkla falan 1 saatimi alıyor. :/

@black mamba, evet hocam her gün.

game changers diye bir belgesel var onu mutlaka izle.
bitkisel ve hayvansal protein alan sporcular arasındaki farkı ortaya koyuyor.

program bilemiyorum ama ntfs ile özel bir işin yoksa formatını exfat'e çevir. her ikisinde çalışır.

yedekleyebileceğim başka bir hdd yok. o yüzden format atamıyorum hard diske.

kullanıyorum. oral-b'nin 120 sn de uyarı veren ve 30 sn de bir bunu yapan giriş seviyesi bir modeli var.
memnunuz.

evet. model öneremem çok model var ama aralarında çok da fark yok. titreşim sayılarına dikkat edebilirsin. o da ne kadar etkiler bilmem. tr'de çok seçenek yok zaten. braun oralb alıp geçin.

gerek var mı gerçekten

Evet, oral-b'nin bir modelini kullaniyorum hatta seyahat icin AA pil ile calisan bir tane daha aldim. Kesinlikle cok daha iyi temizliyor, tavsiye olunur.

Turkiye'de durumu bilmiyorum ama normalde basliklari cok pahali, amazondan muadilleri cok ucuza alinabiliyor.

Hayatımın farklı dönemlerinde 2 kere denedim fakat kullanamıyorum.

Fındık kadar başı rahatsız ediyor. Alışmışım kayık gibi fırçalara.

Ağzımın içine matkap sokmuşum gibi hissediyorum.

Yapamıyorum.

geçen hafta bimde 100 liraya indirmdeydi braun oral b diş fırçası. aldım ve çok memnun kaldım, bir tane de hediye alayım diye 7-8 bim gezdim sonraki gün bitmişti hepsi:(

alacaksan en ucuz braun oral b al geç, üzerine vereceğin her kuruş %0,1lik fark katar. o da değmez bence.

gerçekten normal fırça bunun temizlik hissine erişemiyor.

pillilerden alma. şarjlı al. diş taşlarını çatır çatır sökebiliyor.

Gerek var mı gerçekten diyen arkadaşın bir kere kullanmasını tavsiye ediyorum, daha önce ben diş fırçalamamışım diyeceğine eminim.

ilk defa kullandigimda resmen dislerim beyazlamisti. auahuha.
2 seye dikkat et temelde.
hareket bicimleri: iki tip var rotating, bir de oscillating. ikincisini al.
bir de cok bastirinca isikla falan uyari verme ozelligine olmasina dikkat et.

bunun haricinde ekstradan sarj omrunun uzunluguna bakabilirsin. ben philips sonicare kullaniyorum gayet iyi.

"yapıyor olacağız" niye olmuyor? yazılmış işte, "yapıyor olacağız": gelecek zamanın belirli bir parçasındaki sürekliliği anlatıyor: "siz geldiğinizde biz bulaşıkları yıkıyor olacağız."

"yapmış olacağız" da aynı şekilde var: gelecek zamanın belirli bir parçasının bitmişliğini gösteriyor: "saat 9'da bu iş bitmiş olacak."

bunun günümüz dünyasında atfedilen kullanımlar dışında dil bilgisinde bir yeri yok mu?
ne diye geçiyor?

türkçe'de birleşik zamanlar var: hikaye, rivayet, şart. bunlar da i- fiiliyle yapılır:ü

geliyor i-dim
gelecek i-miş
geldi i-sem

vb. ama bu yukarıdaki konular dil bilgisinde (bildiğim kadarıyla) geçmiyor. bence bunların birleşik zamanlar içinde işlenmesi gerekir. bence tabii. dilci değilim. dilciler ne diyor, onu da pek bilmiyorum.

"Uyuşturucu kaçakçılığı ekseninde gelişen bir mafya filmi" yorumu, filmin en üst/yüzeysel katmanı. Filmin neden çok iyi olduğunun uzun uzadıya bir yorumu yapılabilir ama eminim internette zaten vardır. İyice araştır derim.

Aynen ben de senin gibi düşünüyorum. İzlemeden önce adından herhalde derinlikli mesajlar filan vardır diye düşünüyordum alakası yokmuş. Ya da ben göremedim. Tekniğine bir şey diyemem o konu çok hakim olduğum bir alan değil ama bence 4 Oscar da alacak kadar iyi değil valla. Nedense aklımda elinde tüple dolaşan psikopat bir Javier bırakmaktan öteye gidemedi. Zevk meselesi tabi bir de, seveni de çok. Önce kitabı yutup sonra filmi çok beğenen de var. Değişik.

Ben de sana katılıyorum gram etki bırakmayan balon bi film

Bu filmde gay ilişki yok muydu? Yanlış mı hatırlıyorum ? O yüzden oscar aldı gibi kalmış aklımda

Amerikanın toplumsal sorunu, felsefesi sosyolojisi avrupa'dan hayli farklı; hele ki bunların sinemaya aktarılış şekli çok daha farklı. Senin filmde görmek için aradığın tarz sanırım Avrupa sineması tarzı. "sanat filmi" dediğimiz, derinlikli ve anlatmak istediği şeyler olan filmler yani. ABD alternatif sinemasında ise işler daha farklı yürüyor.

No country for old men'in değindiği toplumsal sorunlar, vermek istediği mesaj bizim bildiğimiz sorunlar değil. Veriş şekli de bizim anlayış şeklimiz gibi değil. Teksas'ta yaşıyor olsaydık daha vurucu gelecekti film bize muhtemelen. Abd-meksika-göçmenlik-uyuşturucu-bireyselcilik-yoksulluk-kanunsuzluk keywordleri üzerinden bir sonuca varmışsındır zaten diye düşünüyorum. Fazlası da yok zaten ama fazlasını amaçlamıyor zaten film.

ABD bağımsız sineması da dahil olmak üzere, çekilen "kaliteli" filmlerin ekseni bildiğimiz sanat filmi işlerinden farklı. İyi ya da kötü diyemem ama farklı. Bana da çok hitap etmez mesela, son yıllarda izlediğim en güzel film olan captain fantastic bile sinemaya sanat açısından bakınca "ortalama üstü" bir film gibi geliyor. Kaldı ki captain fantastic normal bir abd filmine göre çok fazla göstere göstere toplumsal, politik ve felsefi anlatım kaygısı güdüyor. Ama alıştığımız "sanat filmi" kompleksliğinde değil.

Bence bunun sebebi izlenebilirlik kaygısı. Anlamak için beyin patlattığımız caché toplumsal mesajını verirken izlenmesi zor bir hal alıyor. ABD sineması bundan kaçıyor ya da ülkedeki film kültürü farklı işliyor diyelim; her yönetmen bunu ne maksatla yapıyor bilemeyiz. Ama hakim yaklaşım, bir şeyler anlatma derdi olan filmlerin anlatımını daha bireysel yaklaşım ve tecrübe üzerinden, karakter duygusunu ve temposunu yansıtmak üzerine kurması. Tarzı avrupa sinemasına daha yakın diyebileceğimiz denis villenueve bile incendies ile geldiği noktadan blockbuster olacak dune çekmeye evrildi. Sicario taş gibi "derdi olan" bir filmdir ama bunu tempoyla yapar, silahla yapar, fbi-kartel çatışması gibi beylik temalar üzerinden yapar ki izlenebilsin. Öte yandan karakter gelişimi ya da anlatımı öyle kuvvetlidir ki filmin içine girersin.

Avrupa sineması ise seni bile isteye filmin içinden çıkarır, helikoptere bindirir, günlük hayatında görmediğin bir açıdan, tepeden baktırır. Her şeyi daha bütün görürsün ama bakacak çok şey vardır, nereye bakacağını bilmiyorsan dağılır gidersin. İzlemesi daha zordur ama alışan ya da bilen için daha doyurucudur.

bir filmin güzel olması, ödül alması vb. izleyicinin beğenisine göre belirlenmiyor. jüri üyeleri "abi ne film yapmışlar be" demiyorlar yani. tamamen teknik konular ele alınarak (ve tabii seyir keyfi de göz önünde bulundurularak) değerlendirme yapılıyor.

no country for old men ile ilgili incelemeler fazlasıyla var internette. bu filmde önemli olan senaryo. filmi kavrayabilmek için en başta coen kardeşlerin yüzyıllardır gelen klasik kahraman anlatısını nasıl bozduğunu bilmek gerek. aldığı oscarları hak eden bir film kanımca. ha ben olsaydım there will be blood filmine verirdim hepsini, orası ayrı.

edit: ayrıca, tek kriterler senaryo ve oyunculuk da değil. bunların dışında görsel efekt, ışık, montaj, ses kurgusu, oyuncu yönetimi vb. pek çok kriter var. sinemayı sinema yapan her şey hesaba katılıyor yani.

Javier Bardem'in oyunculuğu çok üst seviyeydi.

aynı yıl gösterime giren "there will be blood" her yönüyle bu filmden daha iyiydi ama akademideki moruklar böyle bir seçim yaptı işte.

Mükemmel bir film bence. Acayip bir gerilimi var. Klasik sinema anlayışından biraz farklı bir kafada. Beğenmeyenler bu yüzden beğenmiyor olabilir.

@fobfilm senin yorumun ne? ben internetteki yorumları değil, buradaki insanların yorumlarını önemsiyorum.

@bruce çok güzel özetlemişsin. burada aslında derdim avrupa sineması veya sanat filmleriyle kıyaslamak değildi.
filmde bir derinlik, bir mesaj göremedim. yani onu en iyi film yapan ne, bunu anlayamadım.
sadece oscar da değil, avrupa'da da birçok festivalden ödülle dönmüş.
o yılın adaylarına baktım, there will be blood gibi kült bir film var. kesinlikle bu filmden açık ara önde bir film. hikayesiyle, alt metinleriyle, göndermeleriyle...

@lesmiserables tabii ki izleyenin keyfine göre vermiyorlar. ama dediğin kategorilerin hepsi oscar'larda ayrı bir kategori.
ben de oyunculuğu, yönetmenliği vs. bunun dışında tutuyorum zaten.
bir filmin best motion picture seçilmesi için iyi de bir hikayesi veya senaryosu olmalı galiba diye düşünüyorum.
sinemayı sinema yapan her şey hesaba katılsaydı there will be blood alırdı herhalde :)

amacı açın halinden anlamak falan değil sevap kazanıp farz olan bir şeyi yerine getirmektir. hangi aç her gün akşam ziyafet çekeceğini bilerek aç kalıyor?

Oruç tutmanın amacı açın halinden anlamak olsa fakirlere farz olmazdı. Zekatın yalnız zenginlere farz olduğu gibi belli bir zümreye farz edilmediğine göre bunun açlıkla alakası yok. Kesin şu yüzden farz kılınmıştır gibi bir şey de yok benim bildiğim. Ama nefse hakim olarak irade güçlendirme eğitimi gibi geliyor bana ve ramazan ayı da kendini ibadete vererek maneviyatını güçlendirmek için bir fırsat gibi.

Bu arada dini bütün değilim ama idare et :)

orucun amacının açları fakirlerin halinden anlamak olduğu nerde yazıyor. ramazan programlarında mı yoksa kuranda mı yazıyor

Orucun ya da diğer farz olan dini görevlerin mantığı aranmaz. Bunu aşağılamak için yazmıyorum.

Orucun sebebini açın halinden anlamak derseniz, fakirler tutmaz.
Namaz için bak aslında spor oluyor derseniz fit olan kılmaz vs.
İnanıyorsanız bunlar emirdir. Aç da olsan tok da olsan emir.
Tutmama engelmdurumlar zaten yazıyor. Ya da inanıyorum tutmuyorum sonucu beni ilgilendirir dersin o da tamam. Ama fakire farz değil demek öyle kolay bir iş değil.

Mantık için oruç tutmuyoruz emir olunduğu için ibadet olduğu için oruç tutuyoruz.

"bu dunyadan bize hayir yok bari farzlari yerine getirelim de obur tarafi garanti altina alalim" kafasi.

Oruç tutmanın amacı ibadet. ibadetin amacı Allah'ın rızasını kazanmaktır.
Açın halinden anlamak diye bir amaç yok. Yanlış varsayımla yanlış sonuca ulaşırsın.

Oruç tutmanın tek amacı inancın emrini yerine getirmek, yani müslümanlar için Allah'ın onlardan istediği şeyi yapabilmek. Allah rızası için aç kalmayı bile göze alabilmektir.

Aşağıdan da görüleceği üzere domain yeni register edilmiş 1 aydan biraz fazla olmuş bu durumda ilk ve en büyük ihtimal site zaten senin burada reklamını yapıyorsun yani gönül rahatlığı ile alış verişini yapabilirsin kendi sitenden. :)

2. ve en düşük ihtimal adamlar Google'a reklam vermiş parayı basmışlardır o yüzden sürekli karşına reklamı çıkıyordur, alır denersin bir ilk olur ilk satışı da sana yapmış olurlar belki :)

Sonradan gelen edit: Eğer site sana ait ise template pek uygun değil gibi e-ticaret işine biraz daha profesyonel görünen bir template'e geç derim.

Domain Information :
Updated Date: 2020-04-01T16:17:04Z
Creation Date: 2020-04-01T16:07:03Z

Sitenin bana ait olduğu tam bir deli saçması.

IKEA'nın internet sitesi, bu dönem için 500 TL altındaki gönderileri göndermediği için bir IKEA ürünü aradım.
O da sadece bu sitede karşıma çıktı. Sitede her ürünün olması, ürünler ve mağaza hakkında hiçbir yorum olmaması,
ayrıca çağrı merkezinin normal cep numarası olması ve numarayı açan kimsenin olmaması da güvenlik açısından beni şüpheye düşürdü.

Daha sonra aynı firmaya ait n11 hesabı karşıma çıktı. Çoğu insan mağaza hakkında olumsuz yorum yapmış.
bu yüzden sitesinden veya n11'den alışveriş yapmadım.

Yardımın için teşekkürler.

edit: aynı kişiye ve firmaya ait başka alışveriş siteleri de var.

@orient neden? kaynak?

Kesmesiz. tdk.gov.tr

Gürer Hoca kurallara hakim bir başkan.

Edit'te yer alan mesaj da TDK başkanının. O dil kurallarına hakim değil mi?

Ya zaten TDK'nın kurallarının bile %100 tutarlılığı yok ki. Mantık çerçevesinden bakınca bazı kuralları havada kalıyor ya da çelişki yaratıyor. Özel günlere, kurumlara gelen ekler bunun örneği.

Farkındayım, aranan cevap bu değil ama mantıklı yönden bakınca özel günlere gelen ekler de kesme işareti ile ayrılmalı bence. Evet, herhangi bir otorite değilim ama bence öyle olmalı.

Yurtdisi icin konusursam; sirketler sene başında herkesin tatilleri icin olan parayi kenara koyuyor ve sen kullandikca bu parayi maliyet olarak yazabiliyor.
Buradaki amac bu parayi kullandirip maliyet olarak yazmak.
Misal calistigim firmada sene sonuna 10 gun izin birakilabiliyordu, bu sene 5e dusurulecek. Sadece bunun etkisi 180k€.
Ama tr'de ayni mi emin degilim.

korona riskini düşürmek için işyerindeki çalışan sayısını azaltmak?

@nabrukk herkes evden çalışıyor zaten.

şirket işleri nasıl, uzaktan çalışmaya elverişli mi ? bazı üretim firmaları üretimi durduruyor ya da hacmi azaltıyor. e gelir aynı değil. öncelikli olarak çalışanlarına izin kullandırtıyorlar. daha sonra ücretsiz izine geçebilirler.

Yani ücretsiz izine çıkarmaya ön hazırlık olabilir.
2.si de yazın işler düzeldiğinde kimse izne çıkmasın herkes çalışsın olabilir.

en doğru cevap logisticsmanager'ın yazdığı. tr'de de benzer nedenlerden dolayı yapılıyor genelde.

yukarıdakilere ek olarak; izin programını yapmak ülkemiz kanunlarına göre işverenin insiyatifindedir. Yani uygun bir süre önce bildiriler ise bütün bir şirketi yıllık izne gönderebilirler. Misal; şu şu şu veya bütün çalışanlar şu tarihler arasından yıllık izne çıkacaklardır.

www.ozbek.av.tr

Korona bittikten sonra personel izine çıkıp iş gücünden kayıp yaşamak istemiyorlar çünkü. Hali hazırda zaten ortalık karışık, işler verimsiz izinlerini bitirsin personel ki eylül ayında tam tempo çalışırken millet izine gitmesin diyorlar. (Eylül ayını salladım tabi).

Aslında her sene yıllık izninizi biriktirmeden kullanmanız gerekiyor. Bizim şirkette izinlerimizi bu dönemde kullanmamız için düzenleme yapıldı. Bu senenin izinlerine dokunmadılar ama önceki senelerden birikmişler varsa ya kullanırsın ya da kullandırtırım diyorlar.

@talasas herkes iş yerine döndükten sonra izin istese de yine vermeyebilir.
sorun o değil. şimdi izin kullanın, her şey normale dönünce biz bu kullandığınız izinleri size kullanmanız için veririz zaten diyorlar. yine tatile çıkacaksınız diyorlar. ancak ben döndükten sonra aynı iş yerinde çalışmıcam diyelim ya da onlar beni işten çıkartırsa iznim kalmadığı için izin günlerimin parasını da alamıcam.

Gelmedi derken? Kod mu gelmedi?
Biliyorsunuz artık eczaneden kodla alınıyor

pttden başvurduysanız onlar yandı sanırım edevletten tekrar.. bu arada ben daha hiç pazarlarda dağıtıldığına rastlamadım.

2 kere e-devletten başvuru yaptım, kod gelmedi.

yaşı 20- ya da 65+ üstüne kayıtlı bi numaradan da başvuru yapmıyorsunuz di mi?

bana bugün pttden geldi maske evime.

ilk çıktığında ptt üzerinden başvuru yapmıştım. sonra e devletten yapın dediler oradan da yaptım.

aynı şeyi ailemdeki 4 kişi daha yaptı. sadece 2 kişiye kod geldi. 65 yaş üstü değiller. 2 kişiye ne kod geldi ne de ptt maske getirmiş.

*Benim bir sağlık sorunum yok.
*olay istanbulda gerçekleşti.

@super
hayır.

devit-3 ampul kullanmisligim var, ampul olaniydi. ise yaramisti.

venatura yi tavsiye ediyorlar ben de ondan aldim

D3 oranı yüksek, çözülebilmesi için ayçiçek yağı değil de zeytinyağı kullanılmış ürünler iyidir. Ben 1000 ünitelik Ocean D Vitamini kullanıyorum.

en ucuz ve etkilisi devid-3 ampüldür.
diğerleri para tuzağıdır.
içindeki etken madde miktarını ve fiyatını karşılaştırın.
ama ikişer gün arayla 3 ampül aldıktan sonra 3 hafta bekleyip kanda d vitamin değerini ölçtürün. eğer 70 olmadıysa bir ampül daha alın, 3 hafta sonra yeniden kan testi şeklinde kontrollü gidin.
önce depoların dolması lazım.
doktor değilim.

D vitamininiz düşükse kullanın. Sadece bağışıklığı artırmak için kullanılacak bir şey değil.
Ölçüm yapıldı mı?

Doktora gidip kan tahlilinde değeriniz düşükse kullanın.
Aksi takdirde vücudunuza zarar verirsiniz.

Ölçüm yaptırmadım, sürekli evde kaldığımız için ve Osman Müftüoğlu D vitamini önerdiği için sordum.

Buttercup - MixAndMash

Darude -Sandstorm.

Darude sandstorm ne alaka?

apple tv ya da chrome cast olmadan yapamazsın

Yaptım bile AirMore diye bir app sayesinde.

hocam arçelik çamaşır ve bulaşık makinemiz var. babam dünyanın en laf anlamaz, kazıklanmaya müsait, dediğim dedik ve saf insanı. iyidir diye gitmiş ikisini de arçelik almış. bilhassa bulaşık makinesinde yemin ederim böyle bir şey olamaz. bildiğin leş gibi çıkarıyor bulaşığı. bak az yıkıyor falan demiyorum. o kadar fırçalıyoruz bulaşıkları, ona rağmen iğrenç yıkıyor. çamaşır makinesi desen bir tık daha iyi ama deterjanlı çıkarıyor çamaşırları. ve kokutuyor.

20 sene önce belki iyiymiş ama bir tamirciden duyduğum şey: artık tasarruflu cihaz üretiyoruz diyebilmek için her şeyden kısıyorlar.

arçelik almanı tavsiye etmem.

Ragal ve yq altus al geç o zaman. Sıfır olduktan sonra dört yıl hayli hayli idare eder.

+ ya ben lan neyse
arçelik'le ilgili ben de çok olumsuz şeyler duydum.
şu anki evimde çamaşır makinesi olarak siemens ve b.makinesi olarak da beko kullanıyorum.
modeller biraz eski; ama ikisinden de memnunum.

ALTUS

sprey yağlı boya kapatır diye düşünüyorum.

Hammerite marka boyayı denediniz mi ? Denemediyseniz biraz pahalıdır ama bu işler için imal edilmiş bir ürün.

Pas kusmaya devam ediyordur herhalde, iyice kazıyıp temizleyip sonradan pas önleyici ve kapatıcılar sürüp boyarsanız kurtarırsınız.

Bu kadar uğraş ve masrafa değer bir askılık mı? Sabit mi?

Sabit değil ama uğraşıyorum işte. Sıfırdan alsam daha az maliyetli olacaktı. Defalarca boyadım hep pas kusuyor dediğiniz gibi.

hocam pası tamamen temizlemeden ne kadar boyasan fayda etmez

bazı banka uygulamalarıyla yapılıyor. fastpay, garanti mobil vs. ama karta anında yüklenmesi için telefonunda nfc olması gerekiyor.

ibb'nin istanbulkart diye uygulaması var.

Telefonda NFS özelliği varsa ibb nin uygulamasından yükleyebilirsiniz.

Eski telefonumda fastPay kullanıyordum ama iPhone7’de çalışmadı NFC yok galiba.
İbb’nin uygulaması hep hata verdiği için silmiştim.

Fastpay ve Garanti mobilden oluyor.

Fakat android ve NFC'li bir telefon gerekiyor. Ha şu var, iphonelu biri kendi telefonundan talimatı versin sonra androide uygulamayı açıp dokundurun, yükleme işlemi gerçekleşiyor.

edit: Apple buna izin vermiyor. NFC var sanırım eşleştirme vs. şeylerde kullanılıyor ama apple başka yazılımların onu kullanabilmesine izin vermiyor diye biliyorum.

Alarmın yan sekmesinden yatma zamanı var. Orda wake up kısmını açtığında uyku takvimini kapatabiliyorsun. Ya da günlere gore aktifliğini de değiştirebilirsin.

Günleri değiştirebiliyorum ama tamamen kalkmıyor.

bang bang o

renkli rüyalar oteline benzettin bence.

yok renkli rüyalar oteli değil.
onun intro'su farklı.
teoman da kullandı bir şarkıda bunu.

Nancy Sinatra’nın Bang Bang parçasının introsu.

Ahşap malzemeye kavis verme maliyeti ve muhtemelen nakliyesinde artan maliyetlerden kaynaklanıyodur.

Kavisli yüzeye sahip mobilyaların kenar bantlama maliyetleri düze göre çok daha yüksek.

O koltukların düz olanları da az hareket edince esniyor sallanan sandalye gibi oluyor

Sallanan gereksiz. O fiyarlandirma muhtemelen tekliyi daha cazip kilmak icin. Taktik.

tasarımsal bir maliyet.
ille poang almak istiyorsan başka markaların da ona benzer koltukları var. jysk veya adore gibi markalara da bakabilirsin.

Ben de sallanmayan versiyonu var ama hic sevmiyorum acikcasi. Yilda 4-5 defa falan oturuluyordur ustune ki epey de gelen giden arkadasim olur.

Edit: yeni degilmis ama yeni yorum yazilmis bu duyuruya, pardon.

Ben aldım da kullanmıyorum pek işe yaradığını sanmıyorum, yine kambur pozisyona dönüyorum o şekilde duruyorum yani.

Sırta oklava, beyzbol sopası falan bağlamak daha etkili. Ya da böyle bi çeşit şoklayıcı bi alet olacak kambur durunca aktif olup şoklayacak düzeltecek bi süre sonra alışırsın belki köpek gibi.

Onun yerine arada kalkıp günde 1 kere bile olsa sırt egzersizleri var internette bulabileceğin, 2 dakika sürüyolar. sadece onları yapsan bu meretten daha faydalı.

tavsiye etmiyorlar, onun yerine düzenli fitness, pilates yapmak çok daha sağlıklı ve kalıcı.

Ben gittim ilgilendiler postür bozukluğu için de gayet ciddiye aldılar devlet hastanesinde röntgen vs çekildi gidin bence ama pilates tavsiye ettiler sonuç olarak.

yaklaşık 6 ay kullandım doktor tavsiyesiyle, birkaç derece düzelme oldu. ancak tedavi yöntemi değil, tedaviye destek olarak düşünün o korseleri. tek başına bir işe yaramıyor bence. yapabileceğiniz en iyi tedavi sırt kaslarınızı güçlendirmek, bana doktorum yüzmeyi ve pilatesi çok önermişti. size de tavsiye ederim.
www.youtube.com ayrıca bu video sırt ağrınız varsa anlık bir rahatlatabilir mutlaka deneyin, bende çok işe yarıyor.

up
sürekli egzersiz mi yapmak lazım ya
bıraktıktan sonra hem boyun ağrısı var hem de duruş bozuluyor
kalıcı olması omurgayla mı alakalı

Bunlar iskelet ve kas sisteminizin yapması gereken işi yapan aparatlar olduğu için zaten zayıf olan iskelet ve kas sisteminizi daha da zayıflatıyor ve uzun vadede mevcut durumdan daha kötü olmanıza davetiye çıkarıyor.

Postür ve fıtık problemim vardı. Fizik tedavi, manuel terapi, yüzme ve en son reformer pilates ile sıkıntımı çözdüm. Manuel terapide fıtıklı eklemlerin sorunu çözüldü. Yüzme ve pilates ile birlikte kas ve duruş konusunda gelişme sağlandı.

Bu tip korse veya destekleyici aparatlar kullanacaksanız 2 saatten daha fazla aralıksız takmamanız gerekiyor. Arada bir kaslarınızı çalıştırmanız lazım.

aynı sorun bende var. bir omzum yukarıda duruyor. hatta bu yazıyı yazarken tekrar düzelttim.

bir buçuk ay fizik tedaviye gittim. fizyoterapistim kendinde farkındalık yaratarak pratik yap ayna karşısında dedi. bunun haricinde yüzme ve pilates önerdi.
fizik tedaviden 1 yıl sonra pilatese başladım. o da bu karantina yüzünden yarım kaldı şimdi. bence böyle aletleri kullanmak yerine gerçekten pilates yap veya yüzmeye git. çünkü duruş bozukluğunun sebebi biraz da sırt kaslarının güçsüz olması.

altta yatan bir hastalığınız (skolyoz, kifoz vs.) varsa bunlar kaslarınızı iyice zayıflatıp ağrıya sebep olabilir veya varsa şiddetini arttırabilir. ortopedi veya fizik tedaviye gitmeniz faydalı olur.

yararlı olur mutlaka yut gitsin. ne zararı olabilir ki? bir sarımsağa da çok anlam yükleme. kanser olmam artık falan deme yani.

Limon suyuyla beraber sonbahardan ilkbahara kadar her gün içen tanıdıklarım var, kesinlikle hasta olmuyolar.

sarımsağın faydası ezildiğinde ortaya çıkar.

mutlaka yararı vardır ama mucizeler yaratmaz sana.

ağız kokusu yapmıyor mu bu eylem, merak içindeyiz yetkililer bir açıklama borclu

ağız kokusu yapmıyorda, arkadan çıkan gaz sayesinde mutfakta sarımsaklı yemek pişiyo zannedenler var.

sarımsak benim midemi pert ediyor, bir de tansiyonumu iyice düşürüyor, hareket edemiyorum. düşük tansiyonlu ve mide problemli biriyseniz pek bulaşmayın derim.

gastrit varsa acıtıyor miden. tüm yutmak eziyetli oluyor. ben 4 e bölüp tek tek yutuyorum. gerçekten işe yarıyor. sürekli değil ama dönüşümlü olarak yutuyorum sarımsak, milk thistle veya defne herhangi birini.

agiz kokusu degil de, terinizden tutun idrariniza kadar her turlu vucut bilesigini les gibi kokutuyor. osuruk hele resmen ölümcül hale geliyor. içerden çürüyorsun sanki. osurunca odada sinek falan kalmiyor.

nocturnal animals
american animals

nocturnal'ı izlemiştim.
american animals'ta da o kadar güzel bir senaryo var mı?

ikisinin konusu farklı, birbirleriyle alakasızlar. american animals soygun içerikli ve gerçek hayattan alınma. soygunu yapan kişilerin röportajlarıyla birleştirilmiş, haliyle sıkmıyor.

Sonkale
Esaretin bedeli
forrest gump
Zincirsiz django

3'ü zaten klasiklerden, izledim.
son kale'yi duymamıştım. puanı oldukça düşük.

son zamanlardaysa Florida Project ve Blade Runner 2049 diyebilirim.

m.imdb.com
Diyalog yok konuşma yok neredeyse. Ama çok kaliteli bir filmdir.

gönderen kişinin telefonundan silinirse indirme yapamazsın.

indirilmiş olanlar için diyorum ben. zaten indirmişim whatsapp gelenler klasörümde duruyor. onlar zamanla kaybolur mu, eskiyenler?

Google Drive ile Wapzap yeni bir işbirliğnie gitti, (geçen maili geldi) oraya yedekleyebilirsin, eğer endişe ettiğin buysa.

o gelen mail'de işbirliklerini bitirdiklerini ve yakında google'da yedeklenmeyeceği yazıyordu. bilgisayarınızda yedekleyin vs. yazıyordu. mail'i okumamışsınız galiba.

soruma cevap alamadım.

sen dedikten sonra dikkatli baktım: artık drive kotasından yemeyeceği ve _bir yıl boyunca güncellenmemesi durumunda_ silineceği yazıyormuş.

"WhatsApp backups will no longer count towards the Google Drive storage quota. Furthermore, WhatsApp backups that haven’t been updated in more than one year will be automatically removed from Google Drive storage."

indianexpress.com

iyi de ben onu sormuyorum ki... bir zaman sonra eski medyalar siliniyor mu silinmiyor mu? benim yedekleme yapmamdan bağımsız olarak.

Ortadogu'da kiz cocugunun ilk adeti tokat esliginde kutlanir. Orta ve guney amerika'da senlik kuruyor kafir.

Batı avrupa'da ve ölünün arkasından öyle aşırı bir ağıt yakma, sinir krizleri geçirme durumu olmuyor. En azından cenazede yapmıyorlar.

Türkiye'nin güneydoğusunda kuzen evlilikleri gayet normal iken aynı ülkenin kuzey batısında neredeyse ensest sayılır.

ölüm sormuyorum. başka duygular. onun güldüğüne diğeri gülmez vs. gibi.

yani bu ay icin ÜFE ye gore yasal hakki %15.35

daha azina raziysa %10 gibi iyidir bence.

normalde yüzde 10 diyor. yüzde 15'ten haberi yok mu?
ama size bıraktım ne demek?

Etraftaki rayiç evlere bakın, emlak sitelerinden... Size bıraktım dediğine göre, sizin kira, apartmandakilere göre fazla yüksek kalmış olabilir. Siz de isyan etmeyin diye, böyle bir öneri yapmıştır. Eğer baktığınızda, böyle bir durum yoksa, %10 iyidir.

haberi yok veya takip etmiyor olabilir. ilginc bence ama demek ki ihtiyaci yok, siz kiranizi duzenli odediyseniz onceden kotu tecrubeleri olduysa bir hediye de olabilir...

size biraktim diyorsa %10 lafi da gecmisse (kiraniz da cevreye gore zaten pahali degilse) %10 okdir derdim ben. google'da nisan 2018 kira artis orani seklinde ararsaniz bir suru sitede o bilgi var zaten.

Bu tiplere de ayar oluyorum size bıraktım ne demek. %5 desen tamam diyecek bu durumda %5 yap gitsin. Sana güveniyorum diyor tamam ama insanda baskı oluşturuyor

ÜFE ye göre yapmalısınız. Eğer üfe %10’dan fazlaysa %10 yapın adam razıysa.

Düz ayarla işte. Şimdi 1600 mesela %10 ile 1760 oluyor sen 1750 yap.

%5 yap sana bıraktıysa

%10 iyidir. lim5'im dedigi gibi yuvarlaman en mantiklisi

Haftada 2-3 bardak black coffee.

0

2 günde 1 bardak kadar
amerikano

Spor günleri enerji verici olarak 1 bardak filtre kahve

sabah 1 bardak granül kahve.
öğlenden sonra 1 bardak filtre kahve

Sabah spor öncesi türk kahvesi, spor sonrası latte. Öğle arası + 3 gibi birer latte daha. Akşam türk kahvesi

haftada 3-4 bardak. gün aşırı diyebiliriz. çoğunlukla amerikano.

sabah: bir bardak sade filtre kahve
ogleden sonra: bir fincan sade turk kahvesi

0. 140journos'un bir videosunda kafecilik yapan bir eleman "3-5 sene önce nescafe 3'ü 1 arada içen millet ne ara espresso, kapicino frappucino içer hale geldi, bilmiyorum" minvalinde bir şeyler söylemişti, bu kahve furyasını aynen öyle izliyorum.

o kadar kafein ile nabzınızın sürekli 130 - 160 bandında falan olması lazım.

düzenli bir kahve içme alışkanlığım olmasa da haftada 5 - 15 bardak arasındadır şahsım adına.

Türk kahvesi ve Espresso macchiato, günde 2 kez.

1 ya da 2 bardak. Elimde olsa daha çok içerim fakat bir rahatsızlığımın semptomlarını tetiklediği için daha fazlasını içemiyorum.

0

bazen hiç içmeyip kendi kendime detoks yapıyorum.
bazen (genelde sabah 10 gibi) 1 amerikano içiyorum,
bazen de sabahki kahvenin üzerine filtre ya da işte biri hayrına yaparsa türk kahvesi içiyorum.

0
Çay içiyorum.

Günde 2-3 litre iken 5-6 bardağa kadar indirdim. Faydasını gördüm.

1 filtre 1 türk kahvesi olmak üzere her gün ikisi kesin.
Ekstra plan program varsa gittiğim yerlerde de kahve içmeyi tercih ederim, o günlerde artabiliyor.
Günde dörtten fazla içmemeye çalışıyorum.

1-2 bardak. Pratik olduğu için genelde nescafe. Onu da azaltsam fena olmaz.

hakikaten ne içiyormuşsun arkadaş sana hiç anormal gelmedi mi. ben 2 tane soda içince fazla gelir lan diyen adamım neyse :)

2 turkish coffee - 1 black

sabah - öğle - akşam olmak üzere

gündüz 1 türk kahvesi
akşam 1 filtre kahve veya türk kahvesi

730 günde 1

Maksimum 1 sütlü filtre kahve, her gün de içmiyorum.

günde ortalama 5.

bak senin bir sorunun var "tik" atmıyorsun cevaplara uzun zamandır. çözelim şu işi artık

yarım litre kadar filtre kahve.
denk gelirse 1-2 kupa da çay.

1 litre sade filtre fix

Günde en az 3 fincan türk kahvesi, sabahları en az 4 bardak nescafe, ara ara filtre. Kaslarım çoğu zaman kasılmıyor değil :(

sıfır

bazı sabahlar sütlü bir kayfe (bunu haftada 1-2'ye falan düşürdüm) ama gün içinde sabit 2 filtre kahve, bazı akşama da bir filtre kayfe.

Çok içiyormuşsunuz, sağlığınıza zararlı bu kadarı.

Günde 1 filtre, bazen +1 filtre bazen flat white bazen cappucino. Sınav haftası,dışarı çıkma sıklığıma göre değişiyor. Haftasonları sabah türk kahvesi akşamüstü filtre.

www.desa.com.tr

samsonite tabi

rimowa

desa çantaş ve moda iyidir yerli kaliteli markalar

matraş

It luggage


ekleme:
sakin almayin denmis de, yillardir catir cutur kullaniyorum, gormedigi, gitmedigi yer kalmadi, binmedigi ulasim araci kalmadi. hicbir sey de olmadi. hafifligiyle, sorunsuzluguyla ve uygun fiyatiyla (30euro idi kabin bagaji) tekrar alirim.
hatta biri cok kucuk (wizzair small cabin bag boyunda) digeri de normal cabin bag boyunda iki adet it luggage a sahibim.

thule

it luggage alma sakın.

eastpak diyorum ben. azcık pahalı ama hem tıkır tıkır kolayca her yerde gidiyor, hem kumaş olduğu için daha çok şey alıyor, hem de cidden sağlam.

kabin boy için ben samsonite iki tekerli evrak çantası kullanıyorum, son derece memnunum. öneririm.

Farklı kahveler deneyerek kendi damak tadını yakalarsın. Starbuck kahveleri çok kaliteli kahveler değildir, sadece kolay ulaşmanı sağlar. Her köşe başında bi Starbucks olduğu için. Ben baya uzun zamandır Tchibo Barista Espresso kullanıyorum. Piyasadaki kahvelerin hemen hemen tamamını denedim. Deneyerek en doğru tadı bulur o yoldan yürürsün.

Yarasın..

Peki tat olarak ayırt edici bir tat alamadım açıkçası yani Guatemala çikolatamsı Vietnam vanilya aromalıydı. Ben o tatları alamadım sanki

Bahsedilen ikincil tat dokunuşları kahvenin yetiştiği bölgede ekilen diğer ürünlerin toprağa kattığı tat olarak pazarlanır. Bu tatları yakalaman için sigara içmeyen gurme diline sahip olman. Dikkat etmen gereken kahvenin kavrulma derecesidir. Az-orta-yoğun kavrulmuş farklı kahveleri deneyerek kendi damak tadını bulabilirsin. Ben sert kahve sevdiğimden orta-yoğun kavrulma tercih ediyorum mesela. Yoğun kavrulma kömür gibi olduğun kahveyi öldürür, yoğun hariç hepsinde harbi kahve tadına varabilirsin.

Kahve önermeye geldim. Tchibo fena değil. Kuzenim ise illy i çok övüyor. Henüz denemedim maalesef.

Kahve alisverisinizi kahhve.com dan yapmanizi oneririm, taze ve gercekten farkli lezzetlere bu sekilde ulasabilirsiniz. Starbucks siklikla bayat ve fazla kavrulmus kahve satar. Marka isterseniz de coffee sapiens ve illy benim en cok tercih ettiklerimden. Baslangic paketleri var, 50ser gramlik cok cesit kahve gonderiyorlar, iyi bir tercih olabilir.

İsi daha da ilerleteyim isterseniz bir degirmen alip cekirdek kahve alip ogutmenizi oneririm, tazelik cok onemli.

Afiyet olsun.

tchibo'dan al, istediğin kadar al, az az hepsini dene.
starbucks'ta hazır paketlerden almak durumunda kalıyorsun.

Çekirdek önerim olmayacak, ufak bir bir bilgi vereceğim. French press ile filtre kahve yapmıyorsun, demlenmiş kahve yapıyorsun.

Emin ol tatlarını kimse ayırt edemiyor, her gün farklı kahve denesen de alışacağını sanmıyorum.

Starbucks kahveleri rezalet. Bayat ve yanık kahve satıyorlar. Onların arasından herhangi bir meyvemsi tat almak imkansız. Olsa olsa “hımm bu El Salvador kömürüymüş.” yorumu yapılır.

İyi bir 3. dalga kahveciden veya internetten kahve almanızı öneririm. Barista Sepeti iyidir örneğin. Hem bu tür sitelerde kendi harmanını yapma imkanı ve kavrulma derecesini seçme olanakları oluyor.

Peki french press filtre kahve degilse filtre kahve makinesi alsam kahvenin gercek tadini alabilir miyim? Yani ayirt edebilir miyim birbirinden?

french press'in demleme olması kötü bir şey ya da kahvenin tadını öldüren bir şey değil yalnız, aksine french press'in sağladığı tadı sevenler de var çok. gerçek tat diye bir şey yok yani, hatta düşünürsen french press'te kahvenin öz hakiki tadını daha iyi alıyorsun, araya filtre vs. girmiyor.

Ben tat olayina takildim ama ikisi de starbucks oldugu icin olabilir kahveler bayat vs seklinde. Bi deneme paketi ya da internetten alip deneyim belki farkini gorurum.

Değildir.

Bir sorun çıkacaksa ilk başta çıksın, 10 yıl sonra değil.

Değildir. Bi Yalanı seveceğine gerçekleri sevelim ki

bu soruyu soracak kadar saf olduğun için dene ve gör diyorum. öğrenmiş olursun.

Aptallık olmadığına inanmak istiyorum. Ben herşeyi en başta ortaya döken biri olarak şeffaflıktan yanayım. Eğer karşındaki bu durumu suistimal edebilecek potansiyeldeyse bunu da görme şansı verir hem. Değilse zaten mis.

Dostum, bilmiyorum hiç dikkat ettin mi ama ilişkilerde "gizem, mistisizm" isteyen, "biraz gizemli olsun" diyenler kadınlardır. Gizemli olmak demek kabaca "bazı şeyleri gizlemeyi" gerektiriyor en azından. Buradan pay biç işte ne kadar dürüst davranman gerektiğini veya bunun aptallık olup olmadığını.

Evet, sanirim %100 durust olundugunda ortada merak edecek hicbir sey kalmiyor ve iliskinin tadi kaciyor. Ancak bir seyler saklanarak yasanacak iliski de bana gore degil. Ben her zaman kartlari acik oynamaktan yanayim. Insan bu denli sevdigi ve deger verdigi birine bile icten pazarlikli olarak hareket edip bir seyleri saklamak zorunda hissedecekse o iliskiyi hic yasamamasi daha iyidir. En azindan kendimize olan saygimizi yitirmemis oluruz.

Dediklerinde çok haklısın, gönül ister ki senin dediğin gibi düşünen birilerini bulalım ama neredeyse yok gibi bir şey. Mevcutta da durum böyle, o yüzden üzülmemek için akılda tutmak gerek bunu.

geçmiş konusunda yalan söyleme ama genel olarak hiçbir şey söyleme. konuşmak istemiyorum de, bir şekilde hallet. benim hayatım sikildi afedersin o konudan. onun dışında kendi hisleriniz için dürüst olun. naçizane tavsiyem söyleme konusunda cimri olursanız yukarda anahtar kelimeleri geçen heyecanlı ve gizemli bir ilişkiniz olur. yalanla dolanla da doğru düzgün ilişki olmaz. el özet; yalan söylemeyin, doğruyu da çok söylemeyin.

her zaman doğruları söyle, ama doğruları her zaman söyleme.

@icim urperiyor bu ne kadar güzel bir laftır. çerçeveletip asmak lazım duvara.
altına imzamı atıyorum.

her ilişki rol ve saklama gerektiriyor. bu sebeple %100 dürüst davranmak aptallıktır.

uyguluyor muyum peki doğru olanı? hayır. hiç bir zaman. hep aptal oldum.

aptallık değil ama her doğruyu da söylemeye gerek yok bence, yalan söylemeden de söylenmemesi gereken şeyler söylenmeyebilir.

Yüzde yüz dürüst olmak, hayatına dair herşeyi anlatıp çıplak kalmak demek eşittir tüm zaaflarını kullanılır hale getirmektir. kimse ilişkide dürüstlük palavrasını atmasın, kimseye yalan söylemem fakat şu hayatta öğrendiğim tek bir şey varsa birinin beni tümüyle bilmesine izin vermemektedir, çünkü "insanlar kötü". O kadar saf olmamayı yaşayarak öğrenen bilir. @İdexo +1

ben de tersi açıdan bakayım. dürüst olmadığına dair herhangi bir his uyanınca karşı tarafta, bence bunun dönüşü olmaz. ilişki uzun ömürlü olsun diye bir şeyleri gizledin ve bu taktikte başarılı oldun, sonuçta ilişki uzun süredir devam ediyor diyelim; bu ilişkide geçmişe dönük bilgilere sahip olma olasılığı doğru oranlı olarak artacak. ve bunlar öğrenildiğinde, ola ki güven ilişkisi ortadan kalkarsa ve karşıdaki "ya yine aynı şekilde davranıyorsa" derse, pek tadı kalmaz diye düşünüyorum...

Dürüst olmakla her doğruyu söylemek arasında ufak gibi gözüken ama çok büyük bir fark var

evet, herkes bilmesi gerektiği kadar bilmeli.

eski sevgililer ile olan özel şeylerden, arkadaşlarla olan özel şeylerden bahsedilmemeli, sevgilin sana zamanında güvenmiş olan ya da güvenen insanların seninle paylaştığı özel şeyleri bilmek zorunda değil.

eğer çıkma tarzı bir ilişkiden bahsediyorsak ilişkiye dair olan her düşünce bence açıklanmalı , alttan alma gibi bir durum olmamalı kartlar açık açık oynanmalı öbür türlü illa zamanla sabır bitiyor.

Sır / yalan başka şey "gereksiz dahi olsa hislerini bütün çıplaklığıyla ifade etmesi" başka şey. Tarz meselesi. Ben bir sürü insan tanıyorum, patavatsızca birilerinin yüzüne hakarete varan eleştirilerde bulunup arkadaşlaığı bozulunca "çok dobraydım, taşıyamadılar beni" diye ağlaşan.
Siz ilişkinizde dürüst olun, yalan söylemeyin ama lütfen yerine göre konuşun. Hislerinizi bütün çıplaklığıyla değil, lisan-ı münasiple ifade edin.

A word ama bazı bölümlerde saçma sapan kelimeler olabiliyor. Bütün cevapları internette var

kelimelik forever!

Hemen hemen tum tvlerde bu sorun var. Daha dogrusu ben aksini gormedim. Flash bellek takarak bi yontem var ama ben yildim. Tv nin browser'inda birsey izleme niyrtiniz varsa, unutun. Izletmez.

samsunglarda da varmış aynı sorun. tv alırken buna nasıl dikkat edeceğiz peki? tv'nin belleğinin kaç mb gb olduğu yazmıyor ki?

Yani benim birbirinden farkli 3 5 tvde gordugum aynen devam ettigi. 3bucuk binlik tv de de ayniydi.

bu sorunu aşmanın yolu browser'dan değil televizyonun uygulamalarından canlı yayını seyretmek. mesela youtube browserda bir canlı yayında lg tv, internet browser'a girip youtube'dan izlersen saçmalayacaktır.

fakat;

www.youtube.com

veya

lg'nin kendi youtube uygulamasından izlersen problem olmayacaktır.

@rain
benim yaşadığım sorun zaten hiç youtube'da olmadı. hep film dizi izleme sitelerinden kaynaklandı. onu da değiştirmenin yolu var mı bilmiyorum. tv'nin kendi tarayıcısını kullanıyordum.